30 Mayıs 2015 Cumartesi

Konya-Alâeddin Tepesi







   Alâeddin TepesiTürkiye'nin Konya ilinin merkezine bağlı Karatay ilçesinde yer alan tepe.
450 x 350 metre boyunda olup, 20 metre yüksekliğinde olan tepe, höyük olarak adlandırılan protohistorik yerleşim yerlerinden biriydi.
1941 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından yapılan kazılar sonucu tepedeki ilk yerleşimin MÖ
3000'lerde, Erken Tunç Çağında başladığı anlaşıldı. Bu dönemden sonra sırasıyla Frig, 
 HelenistikRomaBizansSelçuklu ve Osmanlıdönemlerinde de yerleşim yeri olarak kullanılmaya 
devam edildi. Günümüzde ise tarihi değerinin yanı sıra bir mesire yeri konumundadır.

İlk yerleşimlerin MÖ 3000'li yıllarda, Erken Tunç Çağında yapıldığı bilinen Alâeddin Tepesi; sonraları Hititlere ev sahipliği yaptı. Hitit Krallığı'nın MÖ 1190'da yıkılmasının ardından Friglerin egemenliğine girdi. Bu dönemde tepeye "Kawania" ismi verilmişti. Friglerin ardından bölge Lidyalıların eline geçti. MÖ 547 yılında Lidya Krallığı'nı yıkan Ahameniş İmparatorluğu döneminde ise Kapadokya satraplığına bağlı bir kent haline geldi.
Kawania, eski Yunancada "Kaoania" olarak telaffuz edilmekteydi. Bu dönemde kentin adını, ses benzerliğinden ötürü Yunancada "tasvir" anlamına gelen "İkonion"a bıraktığı tahmin edilmektedir. Doğu Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü dönemde İkonion, çevresindeki geniş bir bölgenin idari merkezi konumundaydı. Bu dönemde tepeyi çevreleyen surlar yenilenirken, sur dışına da bazı yapılar inşa edildi.
11. yüzyılın sonlarında Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti olan kent, bu tarihten sonra ilk ve tek saldırısını Üçüncü Haçlı seferi esnasında aldı. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu İmparatoru Friedrich Barbarossa 1190'da, ordusunu dinlendirmek için şehri ele geçirmişti. Kısa süre sonra ise şehir, Selçuklular tarafından geri alındı.
Daha sonraları ise Osmanlı İmparatorluğu ve ardından kurulan Türkiye'nin sınırları içerisinde yer aldı.
Tepede yer alan ve günümüze kadar ulaşan en önemli yapı, tepenin kuzeyindeki Alâeddin Camii ve kümbetleri olarak gösterilmektedir. Yapımı 1220 yılında tamamlanan bu cami, adını Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubad'tan almaktadır. II. Kılıç Arslan tarafından yaptırılan avludaki büyük kümbette, II. Kılıç Arslan dahil sekiz sultanın mezarı bulunmaktadır. Yine Selçuklular döneminde tepenin kuzeyine bir saray yaptırılmıştı.
Tepenin güneyinde ise 20. yüzyıla kadar Rum ve Ermeni toplulukların yaşadığı bir mahalle yer almaktaydı. Bu toplulukların birbirine bitişik kiliseleri, 1920'lerde ortadan kalktı. Günümüzde ise yerlerinde orduevi durmaktadır.
10. veya 11. yüzyıllarda tepede inşa edilen kilisenin, Selçuklular döneminde hangi amaçla kullanıldığı bilinmemektedir. 13. yüzyılda yazılan bazı kaynaklara göre burada Eflatun'un mezarı bulunmaktadır. 1465-1466 yıllarında bölgeden geçen Vasilij adındaki bir Rus tüccar, kilisenin adının Amfilokios olduğunu belirtmektedir. Osmanlı döneminde mescit haline gelen bina, 1872 yılında artık cemaati kalmadığından saat kulesine dönüştürüldü. I. Dünya Savaşı sırasında cephanelik olarak kullanılmasının ardından 1920'lerde ortadan kaldırıldı.
Caminin yanında, 1908 yılında Konya Valisi Ferit Paşa tarafından yaptırılan çeşme ve su haznesi bulunmaktadır. Tepenin Mevlâna Külliyesi'ne bakan kısmında, 1936 yılında Ulusal Mimarlık Akımı tarzında inşa edilen Şehitler Anıtı yer almaktadır.Tarihi binalara ek olarak günümüzde evlendirme dairesi ve orduevinin yanı sıra çeşitli çay bahçeleri de yer almaktadır. Üzerinde yapılan ağaçlandırma çalışmalarıyla birlikte tarihi değerinin yanında bir mesire alanı olarak hizmet vermektedir.

Konya-Mevlana Müzesi





  Mevlana MüzesiKonya'da bulunan, eskiden Mevlâna'nın dergâhı olan yapı kompleksinde 1926 yılından beri faaliyet gösteren müzedir. "Mevlana Türbesi" olarak da anılır.
(Yeşil Kubbe) denilen Mevlana'nın türbesi dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine yapılmıştır. O günden sonra yapı faaliyetler hiç bitmemiş, 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir. Osmanlı sultanlarının bir kısmının Mevlevi tarikatından olması Türbe'ye özel bir önem verilmesini ve iyi korunmasını sağlamıştır.
Müze alanı bahçesi ile birlikte 6.500 m² iken, yeri istimlak edilerek Gül Bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m²ye ulaşmıştır.
Bağlı bulunduğu Kültür Bakanlığı'na en çok gelir getiren ikinci müzedir. (BirinciTopkapı Sarayı müzesi.)
Mevlana hakkında menkıbelerin anlatıldığı Ahmed Eflaki'nin kitabı "Arifler'in Menkıbeleri"nde Mevlana'nın babası için türbe yaptırmak isteyen devrin sultanına "gök kubbeden daha görkemlisini yapamayacağınıza göre zahmet etmeyin" dediği rivayeti yer alır. Türbe, Mevlana'nın ölümünden sonra inşa edilmiştir.


27 Mayıs 2015 Çarşamba

Denizli-Pamukkale




     Pamukkale, güneybatı Türkiye'deki Denizli ilinde doğal bir mevkidir. Kent kaplıcaları ve akan sulardan kalan karbonat mineralleri teraslarını, travertenleri kapsamaktadır. Türkiye'nin Ege bölgesinde, ılıman bir iklimi olan Menderes Nehri vadisinde bulunur.
      Eski Hierapolis kenti, toplam 2700 metre uzunluğunda, 600 metre genişliğinde ve 160 metre yüksekliğindeki beyaz "kalenin" üzerine inşa edilmişti. Pamukkale, Denizli'nin 20 km uzaktaki merkezindeki vadinin karşı tarafındaki tepelerden görülebilir. 5-10 km yakınında Laodikya antik kenti bulunur. 5 km ilerisinde ise uluslararası bir termal merkez olan Karahayıt köyü vardır. Pamukkale UNESCO tarafından belirlenen Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. Travertenler görsel zenginliğin yanı sıra kalp rahatsızlıkları romatizma göz ve deri rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
    Pamukkale terasları, kaplıca suyu tarafından çökeltilmiş bir tortullu kayaç olantravertenden oluşur.
Bu bölgede, 35 °C den 100 °C ye kadar olan sıcaklık aralıklarında 17 adet sıcak su kaynakları vardır.

Trabzon-Sümela Manastırı



      Sümela ManastırıTrabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alan (Antik Yunanca adı: Panagia) deresinin batı yamaçlarında Kara (Antik Yunanca adı: Mela) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Rum Ortodoksmanastır ve kilise kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela (Παναγία Σουμελά) veyaTheotokos Sumela'dır.
       Kilisenin MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu'da sıkça rastlanılan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmıştır; hatta Trabzon'da Maşatlıkmevkiinde benzeri bir mağara kilisesi daha vardır. Kilisenin ilk kuruluşu ile manastır haline dönüşümü arasındaki bin yıllık dönem hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atina'lı Barnabas ileSophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem'in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon'a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır. Bununla birlikte manastırdakifresklerde sıkça yer alıp, özel bir önem verilen Trabzon İmparatoru III. Aleksios'un (1349-1390) manastırın gerçek kurucusu olduğu sanılmaktadır. 14. yüzyılda Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenen manastırın statüsünde Osmanlı fethinden sonra bir değişiklik olmamıştır.Yavuz Sultan Selim'in Trabzon’daki şehzadeliği sırasında buraya iki büyük şamdan hediye ettiği bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmed, II. Murat, I. Selim, II. Selim, III. Murad,İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed'in de manastırla ilgili birer fermanları bulunmaktadır. Osmanlı döneminde manastıra sağlanan imtiyazlar, Trabzon veGümüşhane bölgesinin İslamlaşması sırasında özellikle Maçka ve kuzeyGümüşhane'de Hıristiyan ve gizli Hristiyan köyleri ile çevrili bir alan oluşturmuştur. 18 Nisan 1916’dan 24 Şubat 1918’e kadar süren Rus işgali sırasında Maçka civarındaki diğer manastırlar gibi bağımsız bir Pontus devleti kurmak isteyen Rum milislerin karargahı olmuş, nüfus mübadelesi ile bölgedeki Hristiyanların Yunanistan'a gönderilmesinin ardından önemini yitirerek T.C. Kültür Bakanlığı tarafından yakın zamanda onarılana dek kaderine terk edilmiştir.Yunanistan'a mübadele ile göçen Karadenizli Rumlar Veria kentinde Sümela adını verdikleri yeni bir kilise inşa etmişlerdir. Her yıl Ağustos ayında tıpkı geçmişte Trabzon Sümela'da yaptıkları gibi yeni manastırın çevresinde geniş katılımlı şenlikler düzenlemektedirler. 2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'nin izni ile Hristiyanlarca Meryem Ana'nın göğe yükseliş günü olarak kabul edilen ve kutsal sayılan 15 Ağustos günü 88 yıl aradan sonra ilk ayin düzenlenmiş, ayini Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetmiştir.

Antalya-Manavgat





Antalya’nın 80 Km doğusunda yer alan Manavgat Antalya’nın en büyük 3.ilçesidir. Manavgat Nehri’nın iki yakasında kurulu olan bu güzel belde, 1960’lı yıllardan bu yana turizmin etkisiyle büyümüş ve yerli yabancı turistin akın ettiği bir tatil yeri haline gelmiştir.
Bölgeyle aynı adı taşıyan Manavgat şelalesi, doğayla iç içe, yeşillikler arasında muazzam konumda yer almaktadır. Fazla yüksek olmadığı halde, sularının coşkulu bir şekilde aktığı Manavgat Şelalesi çevresinde bulunan çay bahçeleri, balık lokantaları ve hediyelik eşya dükkanlarıyla hoşça vakit geçirebileceğiniz bir ortam sunar.
Mısır kraliçesi Kleopatra’nın yüzüp güneşlendiği Kleopatra Plajı ise görülmeye değer güzelliktedir. Manavgat’ta yer alan bir diğer doğa harikası ise Oymapınar Gölü ve barajıdır. Rafting, tekne gezisi, cip safari, dağ bisikleti, trekking gibi pek çok aktivitenin yapılabildiği gölün etrafında birçok restoran ve piknik alanı da yer alıyor. Aslanlı Mağarası ve Boğaz Plajı’da Manavgat’ta görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.




25 Mayıs 2015 Pazartesi

Antalya-Alanya



Alanya, Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi'deki Antalya iline bağlı bir turizm ilçesidir. Şehir merkezine uzaklığı 132 kilometredir. Türkiye'nin güney sahillerinde bulunan Alanya, 1.598,51 km'lik bir alana sahiptir ve nüfusu (2014 nüfus sayımına göre) 285.407'dir. Nüfusun büyük çoğunluğu Türk'tür. Bölgede 10 bin kadar ise Avrupa'lı vardır.
Alanya ilçesi idari olarak Antalya iline bağlıdır, Alanya Belediyesi ve ilçesi de Antalya Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alanına girmiştir. Alanya'ya 45 kilometre mesafede bulunan Gazipaşa Havalimanı 2012 yılında faaliyete geçmiştir.

Aydın-Altın Kum



Didim Altınkum Ana plajı Türkiyenin ve dünyanın sayılı plajlarından dır.İsmini altın gibi kumlara olan benzerliğinden almıştır.Gerçektende güneş ışınları altında ışıl ışıl parıldayan ve altına benzeyen kumlara sahiptir.
Didim altınkum yaklaşık 260-300 gün güneş alan bir sahil beldesi olduğu ve en önemli plajı olan altınkum plajında insanları kış ve ilkbahar mevsimlerinde bile plajda güneşlenirken görebilirsiniz.Deniz turizminin didimde gelişmesinin temel sebeplerinden birisi olan altınkum plajında yaz yesonunda oturacak yer bile bulabilmek zordur.

22 Mayıs 2015 Cuma

Aydın-Didim


Didim, Aydın'ın turistik bir ilçesidir. Doğuda Muğla il sınırı ve Güllük Körfezi ve AkbükKoyu, batıda ve güneyde Ege Denizi, kuzeyde Bafa Gölü ve Menderes Nehri ile sınırlanmış bir yarımada şeklindedir. Yüzölçümü 402 km'dir. 2014 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 73.385 kişi yaşayan ilçede 16 mahalle bulunmaktadır.
Didim ilçesinin ilk yerleşim izleri Neolitik Devre (M.Ö. 8000) uzanır. M.Ö. 16. yüzyılda Miken, Giritliler ve daha sonra da Aka kolonilerinin varlığı görülür. Persler, Romalılar ve Bizanslılardan sonra 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasından sonra ilk olarak Karia olarak anılan bu bölge Türklerin eline geçmiştir. 1. Haçlı Seferlerinin ardından yeniden Bizans'ın eline geçti.1261 yılından sonra Karia’da Menteşe Beyliği'nin kurulmasıyla Didim ve çevresi bu beyliğin içine alınmıştır.

Aydın-Kuşadası


Kuşadası Türkiye'nin Aydın iline bağlı bir ilçedir. İlin kuzeybatısında bulunan ilçe, Efeler'e 71 km. uzaklıktadır. 30 Mart 2014 seçimleriyle birlikte Belediye Başkanı Özer Kayalı olmuştur.
Kuşadası'nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemekte ise de, Efes'e bağlı Neopolis ismi ile İyonlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır.
Şehir daha önce, Pilavtepe eteklerinde, Andızkulesi denilen yerde kurulmuştur. Bir müddet sonra Bizanslılara ait olan bu kıyılara Venedik ve Cenevizliler, ekonomik bakımdan egemen olmuşlardır. Ulaşım güçlükleri nedeni ile Kuşadası; Andızkulesi mevkiinden alınarak bugünkü yerinde Yeni İskele (Scala Nuova) adı ile kurulmuştur.

İzmir-Çeşme


Çeşme, İzmir ilinin batısında yer alan bir ilçedir. Doğudan Urla, kuzeyden Karaburun, batı ve güneyden Ege Denizi ile çevrilidir. Deniz seviyesinden yüksekliği 5 metredir. Yüzölçümü 260 km²'dir. Nüfusu 2014 yılı itibarıyla 39.243 kişidir. Tarihteki on iki İyon kolonisinden biridir.
İlçede 13 ilköğretim okulu, 5 ortaöğretim kurumu bulunmakta; 4.532 öğrencinin eğitim gördüğü okullarda, 247 öğretmen görev yapmaktadır. Sağlık hizmetleri 1 devlet hastanesi, 1 özel hastane, 2 sağlık ocağı, 1 sağlık evi tarafından verilmektedir. Bu kurumlarda 27 doktor, 4 sağlık memuru, 26 hemşire ve 28 ebe görev yapmaktadır. İlçede ekonomik yapıyı turizm belirlemektedir. İç ve dış turizm açısından ülkemizin sayılı merkezlerinden olan Çeşme’nin, turizmdeki öneminin önümüzdeki yıllarda çok daha artacağı öngörülebilir. Yarımadanın ilk antik yerleşim yeri olan Ildırı (Erythrai), ilçenin görülmeye değer tarihi zenginliklerinden biridir.

21 Mayıs 2015 Perşembe

Kastamonu-Cide



CideKastamonu ilinin Karadeniz kıyısındaki doğal güzelliğiyle ve sıcak, misafirperver anadolu kültürü ile ünlü bir ilçesi ve aynı ilçenin merkezi kasabadır. İlçe 939 km²'lik bir alanı kaplar ve toplam nüfusu 20.589'dir.
1868 yılında ilçe olan Cide’nin 85 köyü ve bu köylere bağlı 204 mahallesi bulunmaktadır. İlçede belediyeye bağlı altı mahalle vardır. İlçeye bağlı belde ve kasaba yoktur.

İzmir-Urla



Urlaİzmir il merkezine 35 km uzaklıkta bir ilçe. Doğusunda Güzelbahçe ve Seferihisar; batısında Çeşme; kuzeybatısındaKaraburun; kuzeyinde ve güneyinde Ege Denizi ile sınırlanmıştır. Yüzölçümü 704 km²’dir. 16 köyü bulunmaktadır. Nüfusu 2014 yılı itibarıyla 59.166 kişidir.
İlçede 30 ilköğretim okulu ve 5 ortaöğretim kurumu bulunmaktadır. 6764 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 441 öğretmen görev yapmaktadır. Yüksek öğretim kurumları açısından zengin olan ilçede; İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nün yerleşkesi, Ege Üniversitesi’ne bağlı Su Ürünleri Fakültesi, 9 Eylül Üniversitesi Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksek okulu bulunmaktadır.
Doğa ve tarihin kucaklaştığı Urla’da yapılan arkeolojik araştırmalarda İskele Mahallesi’ndeki Limantepe Höyüğü’nün MÖ 4000'lere kadar tarihlenebilen bir merkez olduğu ortaya çıkarılmıştır. Buluntuların en önemlilerinden birisi kent limanı olup, Ege Denizi'nin bilinen en eski limanlarından biri olduğu kabul edilmektedir. Antik Klazomenai kenti de liman bölgesinde yer alır. Kent, Antikçağ’da özellikle zeytinyağı üretimiyle önemli bir ticaret merkezi olmuştur.

Muğla-Akyaka (Ula)



AkyakaMuğla ilinin Ula ilçesinin 29 mahallesinden birisidir.
Türkiye’nin en güneybatı ucundaki Muğla ilinin sınırları içinde yer alan Akyaka, Gökova Körfezi'nin doğu ucundadır. Marmaris ile Muğla’nın ortasında Ula ilçesi sınırlarında bulunan Akyaka mahallesinin nüfusu kışın 1.500 dolaylarında olup, yaz aylarında 3-4 bine ulaşmaktadır. Gökova Körfezinin bittiği yerde, kuzeyinde 1000 m.lik Sakartepe Dağı, güneyinde ise Gökova Ovası bulunan Akyaka'nın bu konumu nedeniyle beğeni kazanmaktadır. İlkbaharda değişik kuş çeşitleri "Gökova" ovasının sazlıklarına gelir.
Akyaka'nın en gözde sahillerinden biri ise Çınar plajıdır. Ören yolu üzerinde bulunan ve kıyı boyunca asfalt yolu bulunan, ulaşımı kolay Çınar plajının Akyaka ile arası yaklaşık olarak 3 km.dir. Çınar plajı yolu takip edildiğinde Akbük Koyu’na, oradan da Ören(Gereme, Keramos)’a ulaşılır.

Fethiye-Kayaköy





Kayaköy, Muğla'nın Fethiye ilçesine bağlı tanınmış bir köydür.
Kayaköy, birbirinden çok farklı iki yerleşim alanından oluşmaktadır. Bunların birincisi; turizmde de önemli yeri olan, 19. yüzyıl başında kurulmuş, yamaçlara dayalı ve nispeten yakın tarihli bir yerleşim olmakla birlikte, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, tamamı Rum, 3000 nüfuslu bir kasaba boyutuna ulaşmış, eski adları Levissi veya Karmylassos şeklinde geçen köydür. 1957 Fethiye Depremi ile evler harabeye dönüşmüş olsa da, canlı müze niteliği ile turistlerin büyük ilgisini çekmektedir. Eski Kayaköy' de halen yaklaşık 40 hane mevcuttur. Kayaköy'de gezilip görülecek yerler arasında büyük ve küçük kilise ile on dört şapel bulunmaktadır. Ayrıca küçük kilise yanında bir çömlek atölyesi (Çömlekhane) vardır. Küçük kilise yolundan yalnızca deniz veya yürüyerek ulaşımın mümkün olduğu Soğuk Su koyuna yaklaşık kırk dakikada gidilebilir. İkinci yerleşim, 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ile Kayaköy'de iskan edilen Batı Trakya Türklerinin buradaki altyapıya ayak uyduramamaları nedeniyle, bu göçmenlerce ovada kurulmuş daha büyük boyutlu kısımdır.
Eski Kayaköy'ün turistik açıdan daha verimli değerlendirilmesine ilişkin tartışmalar sürmektedir.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Türkiye'de Gezilip Görülecek Yerler.


Muğla-Bodrum


Bodrum, Muğla'nın 13 ilçesinden birisidir.
İlçe günümüzde önemli bir turizm merkezi olması ile anılmaktadır ki bunda Bodrum'un kendine has bazı özellikleri olması etkilidir. Bodrum sadece Türkiye'de değil dünyada da turizm açısından bilinen bir ilçedir.

Muğla-Marmaris


Marmaris, batısında Reşadiye Yarımadası ve Kerme Körfezi, kuzeyinde Ula, doğusunda Balan DağıKaradağ ve Günlük Tepeleriile güneyinde Akdeniz ile çevrilidir. Körfezin önünde kıyıya ince bir dille bağlı olan Adaköy, onun önünde Bedir AdasıKeçi Adasıve Güvercin Adası bulunur. Kentin en eski kısmı denize doğru uzanmış bir tepe üzerine kurulu olan Kale Mahallesidir. Marmaris daha sonra eteklere doğru ve kıyı boyunda gelişmiştir. Hava ulaşımının yapıldığı Dalaman Havaalanı sadece bir saat uzaklıktadır.Rodos ise sadece 45 dakika uzaklıktadır.

Fethiye-Ölüdeniz


Ölüdeniz, Muğla ilinin Fethiye ilçesine bağlı bir beldedir. Ölüdeniz kumsalı yüzde seksen iki oyla 2006 yılında Dünya'nın en güzel kumsalı seçilmiştir
Belde, turizm açısından oldukça gelişmiştir. Likyalılarda ışık ve güneş diyarı, Ortaçağ'da "Uzak Diyar" olarak tanınır, Anadolu'nun güneybatısında yer alan Teke Yarımadası'da bulunur. Türkiye'de bulunan deniz kulağı (lagün) oluşumlarından biridir.
Ölüdeniz, adı gibi durgun bir göl niteliğindedir. En fırtınalı günlerde Belceğiz kıyıları dalgalarla boğuşurken, Ölüdeniz'de sadece çırpıntılar meydana gelir.
Ancak durgun gibi gözüken Ölüdeniz, gözle görünmeyen üç nedenle kendini hemen her gün yenilemektedir. Bunlardan ilki, Ölüdeniz'de mevcut yoğun kaynak suyu çıkışları, dipte içeriden açıkdenize doğru bir akıntı yaratmaktadır. İkincisi, bu kaynak sularının yarattığı tuz farkından dolayı açıkdenizden içeriye ve dışarıya devamlı bir sirkülasyon oluşmasıdır. Üçüncüsü ise gel-git etkisi ile iki-üç günde bir deniz ortalama yarım metre yükselir ve alçalır. Bu da büyük miktarda deniz suyu giriş ve çıkışı sağlamaktadır.